Gönülden Gönüle
  ESKİCİ DEDE
 

.

 

1

Sıra sıra

apartmanların dizildiği, çoğu memur

emeklisi, işçi , asker emeklisi , esnaf ve otomobil

tamircisi gibi her cins insanın yaşadığı bu sempt,

son durağıydı belki...İçinden bir ses, yıllar önce

kaybettiğin kızın burada diyordu sanki...Sırtında

eski bir torba, sakalları uzamış, sarsak adımlarla

apartmanlar arasında dolaşırken, henüz sabah

uykusunu alamamış sempt sakinlerini, "eskici !

eskiler alırım !" diye bağıran yaşlı bir adamın

sesi bozdu...Üst kattaki pencereler açıldı,

"hey eskici ! Git başka yerde bağır, sabah sabah

sinirimizi bozma !" dediler.

İlkokul, ikiye giden, Canan, sese uyandı. Baba-

sıyla annesinin yattığı yatak odasının kapısına

hafifçe vurarak girdi.

Başı bigudili Aynur hanım, "ne var kızım ? Niye

yatmadın ?" dedi.." Şey...anne ! O dedeyi evimize

davet etsek !" dedi.

Genç kadın, "Hırlı mı hırsız mı ? Kızım, sokaktan

geçen her adam eve çağrılır mı ? " dedi..

Sese, kadına sırtını dönmüş, horluyarak uyuyan

İsmet Bey de uyandı . Sinirli, "Öff ! N'oluyor yahu ?

Bir pazarımız var, onun da içine ettiniz.. ! Canan

niye buradasın, senin uykun yok mu kızım ?Okulun

olduğu günler, bin bir nazla kalkarsın, bugün erken-

den hortladın !" Küçük kız, gözleri yaşlı, hırsla

kapıyı çarpıp gitti. Genç kadın, "Bu kıza çok yüz

veriyorsun İsmet ! Ceza olsun diye kömürlüğe

kapat ta aklı başına gelsin !" dedi..

"Hanım, karşında sanki büyük bir insan var gibi

konuşuyorsun ! Kömürlüğe kapatırsan, kızımızın

ruh hali nasıl olur ! Hiç düşündün mü ?"

Genç kadın alaylı, "Kusura bakma hayatım,

çocuk psilokojisi uzmanı olduğunuzu unuttum !"

dedi..

Ertesi sabah, küçük kız, çok sinirli yataktan

kalktı, her sabah annesiyle babasını öper öyle

okula giderdi. Lavoboda, elini yüzünü yıkadı,

üstünü giydi, okul yakasını taktı, aynada saçını

taradı, kahvaltısını yapmadan, çantasını alarak

evden çıkarken, genç kadın:

"Kahvaltını yapmadan mı gidiyorsun kızım ?"

dedi..Cevap vermeden evden çıktı.

Okulun önünde, simitçiler, simit tablası üzerine

simitlerini koymuş satıyor, yaşlı adam, okulun

bahçe duvarına sırtını vermiş, elleri çenesinde

oturuyordu. Küçük kız, çantasını sınıfa koymuş

simitçiden iki simit alarak yaşlı adamın yanına

gelmiştı. Yaşlı adam çok dalgındı.

" Günaydın ! Benim adım, Canan !" dedi.

Yaşlı adam, gülümseyerek, " benim adım da

Hayri ! Benim de senin gibi cici bir kızım vardı

dedi..Sonra, eliyle, saçlarını okşayarak :

" Okul önlerinde satılan gıdaları yemen doğru

olmaz !" dedi gülümseyerek "Mikroplu, sağlığa

zararlıdır ..."

"Dede, kızınız nerede şimdi ?"

"Yıllar önce kaybettim ! Annesi ile kızımı

şehir şehir , kasaba kasaba ,mahalle mahalle

aradım ama bulamadım,

Okul zili çalmıştı. Kız- erkek öğrenciler, neşe

içinde sınıflarına giderken, küçük kız, yaşlı adama

öpücük göndermişti. Yaşı adamın, gözleri yaşarmış

tı, hapise düşünce, ne karısı ne de yakınları aramış-

yı. Elleri kelepçeli, iki askerin arasında, ceza evi

arabasına binerken, karısı heykel gibi durmuştu

" Nazan, inan ki ben suçsuzum, bankadan

paraları ben çekmedim, benim imzamı taklit ederek

başkaları çekmiş, ben bir komploya kurban gittim

dedi. * * * *

Yağmur başlamıştı. Sonra, kara çevirmişti.

Sırtındaki eski palto da olmasa, hastalanacaktı

Han odasında kalıyordu. Hapiste bir kader arkadaşı

" kodesten çıkmana az kaldı, madem gidecek yerin

yokmuş, al bu kağıdı, adreste yazılı olan yere

git, hem hayvanlara bakarsın, hem de

kalırsın !" demişti...

Okul, bahçesinin duvarına sırtını vermiş,

teneffüs zilinin çalmasını bekliyordu...Tanıştığı

küçük kıza, kanı kaynamıştı nedense...Kendi

kızına ne kadar benziyordu.

Teneffüs zili çalmış, çocuklar gruplar halinde

sınıflardan çıkmıştı. O görününce, heyecandan

ihtiyar kalbi duracaktı sanki.

"Merhaba ! Siz gitmediniz mi ?" dedi..

"Hayır küçüğüm, sana veda etmeden

gitmedim ...Beni görmek istersen, kaldığım yerin

adresini defterine yaz !" dedi..

" Yılanlı Han !" dedi.."Sahi senin adın ne ?"

"Canan !" dedi..

"Canan ! Hoş bir at...! Canan ! Baban annen

var mı ?"

" Var !" dedi küçük kız. Ders zili çalmıştı

koşarak gitti .

* * * *


Yaşlı adam, terliyordu. Öksürürken, içi dışına

çıkıyordu. Hancı Galp , "O...dostum, sen iyice

üşütmüşsün ! Bir doktura görün, beni dinlersen...!"

dedi..

Yaşlı adam, "Karımı, kızımı bulmadan ölmeye

niyetim yok Galip efendi !" dedi..

Küçük kız, elinde bir paket içeri girdi. Yaşlı

adamın yüzüne kan gelmişti sanki,

" Hoş geldin, küçük arkadaşım !" dedi gülümse

yerek, sonra, ceketinin iç cebinden, küçük bir

kolye çıkardı, kızın boynuna taktı.

"Bu kolyeyi karıma , bir yaş gününde almıştım

sana, benden bir hatıra...Eskici Dede verdiydi

dersin...! Sonra, kızın verdiği paketi, yatağının

yanındaki dolabın üstüne koydu. Ve kızın yüzlerini

öptü, yaşlı adam, öksürdü...Elindeki kirli mendile

tükürünce, ağzından kan geldi...

" Haydi, buradan uzaklaş küçük ! Bu hanın

havası senin körpe ciğerlerine iyi gelmez !" dedi.

Küçük kız, gözleri dolarak, " biliyorum, öleceksin

onun için beni başından savıyorsun !" dedi..

Yaşlı adam, tekrar öksürdü...Boğazından

bir hırıltı geliyordu...Hancı, "senin kadar inat bir

adamı görmedim !" dedi.." Sanki yaşamak

istemiyorsun !" Ve gözleri, gidiverdi, başı düştü.

" Eskici dedeeee !" diye ağladı küçük kız

"Seni artık duyamaz o küçük...! O senin

dedendi,eskici deden ....!"

 

 
 
  Bugün 112083 ziyaretçi (224683 klik) kişi burdaydı!
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol